Burası Şehr-i Hüzün.

Burası yüreğini Hüznün kara yeline kaptırmış
Ayrılığı en acı haliyle yaşamış olanların şehri.
Yağmurun gözyaşlarından oluştuğu,
Gök gürültüsünün hıçkırıklarla coştuğu,
yıldırımların yeni ayrılıkların habercisi olduğu bir şehir.
HER İNSANIN BİR HİKAYESİ,
HER HİKAYENİN BİR ŞİİRİ VARDIR...

Vatan Karanlıkta

Bir damla göz yaşım düşer toprağa
Bir güle can suyu olur
Yeşerir nevbaharın haberi olur

Bir damla kanım düşer toprağa
Bir millete can suyu olur
Yeşerir bir vatanın haberi olur

Vatanımda gecenin sessizliği, sokak başlarını köpekler tutmuş ulumakta. Saltanat onların gibi... Sabret güzel yurdum her gecenin gündüzü olacaktır. Gün ağardığında bu itler susturulacaktır...

ihtiyar gözü

zaman akıp giderken
geriye dönüp bakamıyoruz bile.
dün papatyalar toplarken,
bugün dökülen yaprakları sayıyoruz.
cıvıldaşan kuşların yerine,
kaçışan böcekleri görüyoruz.

yelkovan akrebi daha hızlı kovalıyor,
bebek tenin artık buruşmuş.
ağarmış saçların daha bir ahenkli,
kırışmış yüzün daha bir ışıltılı,
ve çökmüş gözlerle karşımdasın.

seni görüyorum kimseler yokmuşcasına,
bakışlarınla yaşıyorum tüm geçmişi tekrardan,
ellerim titriyor hakimiyetsizce,
kalbim bedenime isyan edercesine atıyor,
1-2-3 ve sen..

esir yüreğime, zindan olmuş damarlarım
bırakmıyorlar seni yaşatsın bedenime.
dört bir yandan sarılı bitap yüreğim
ne kadar çırpınsada iflahı yok.

menfi çabalar içindeyim
zaman dahi kafi değil.
sensizliğe aç bedenim,
yakarışım değil bu son vedam.

İNCİ TANESİ zeynep tunç

Seni Seviyorum

Gecenin gündüze kavuşması gibiydi
Gözlerimin gözlerinle buluşması
Hani için alev alev yanar ya

Gül kokularıyla tazelenen bir sabah gibiydi
İlham verici...

Unuttuğum hislerin canlanması gibiydi
Ellerinin ellerimle buluşması
Hani uyanırsın ya derin uykudan

Kuş cıvıltılarıyla neşelenen bir sabah gibiydi
Heycan verici...

Kaybettiğin fotoğrafları bulmak gibiydi
Sesinin sesimde buluşması
Hani çocuksu bir sevinç kaplar ya seni

Ufukta güneşin doğuşuyla yeşeren bir sabah gibiydi
Umut verici...

Uçurumun kenarında düşecek gibiydim
Son anda son saniyede yetiştin belki
Hani içini yaşamak sevinci kaplar ya aniden

Gecemi gündüzümü herşeyimi kapladın
Dilimden yıllardır düşmeyen sözcükleri
Hayaline binlerce kez söyledim

Ve şimdi ben

Seni Seviyorum...

hayatı sil baştan yaşamak

geçmez dediğin günler de geçecek
habersiz feryatsız...
bir başladığını hatırlayacaksın
bir de bittiğini...
ama arası olmayacak hiçkimse için
yaşanılanlar kara kaplı defterde nadasa bırakılacak
ta ki tekrar başlayana dek acılar...

mübtelası olduğun duygular sararken tekrar bedenini
acı bir gülümse alacak seni
ve dudaklarından şu satırlar
hayatı sil baştan yaşamak

Fatih Karul

söyle yar

bir kuş kadar canlı,
bir yaprak kadar kuru,
bir ebemkuşağı kadar renkli,
bir gece kadarda karanlığım.

sevgim sonsuz, aşkım yüce benim.
yarim bir melek kadar yakınken bana
sevgimi veremedim ben ona.
gidiyorum şimdi sevdiğimden uzaklara.

kalbim buradadır, bedenim olmasada.
bırakıp gidiyorum yar yüreğimi, aşkımı..
söyle yar, iyi bakacak mısın yüreğime?
yoksa bırakacak mısın yüreğimi bir başına?.

İNCİ TANESİ zeynep tunc

Sen bana geldiğinde, Ben senden gidiyordum

Sen bana geldiğinde, Ben senden gidiyordum

Ben sana geliyordum
Gece ayın on dördü
Yıldızlar tek tek sayılıyordu
Sabahlarında…
Güneş ya geç doğuyor
Ya bulutların arkasına saklanıyordu
Rüzgâr tersten esiyor
Dallarda ki son birkaç yaprak savruluyor
Mevsim kışı müjdeliyordu
Ben sana koşarak geliyordum
Üşüyordum yalan yok
Kendimi…
Ne tütün dumanına salıyordum
Ne demli bir çayda ısıtıyordum
Arada bi yüreğime koydum ellerimi
Sokaklarda yalnızdım
Bazen kaldırımlar umut oldu
Bazen sokak lambaları
Yalan yok konuştum onlarla
Elimdeki hiç sevgiye yaptığım
Gönül sarayını anlattım
Ben sana nar-ı Beyza bir yürekle geliyordum


Sana geldiğimde mevsim kıştı
Kar taneleri düşüyordu avuçlarıma
Daha da bi sıkıyordum parmaklarımı
Üşüdüğüm için değil buna ne hacet
Yüreğim avuçlarımda kül oluyordu
Ağır ağır can veriyordu
Ve nedendir hala kapın kapalı
Pencerelerinden yıkık dökük karanlık süzülüyordu
En son umudumu çıkardım yırtık cebimden
Korkmadan alacakaranlığa savurdum
Ve bekledim bir süre…
Artık ne çare
Canı çekilen avuçlarımdan
Rüzgâr kül kül savuruyor seni
Zar zor taşıyordum toprağın çektiği bedenimi
Ben senden boynu bükük gidiyordum


Bir yaz sabahı
Başucumda buldum seni
Kâbuslarımın tam ortasında
Gamzelerine takıldı gözlerim
Tebessüm mü ediyordun yoksa

Bir şeyler saklıydı avuçlarında
Bir şeyler saklıydı dudaklarımda

Anladım, sen bana geliyordun
Sende kalan son umudumla
Oysa ben senden çoktan gidiyordum

Şair_yürek Mehmet Şahin

arkadaşım?

sözüm sana arkadaşım;
alışamadım yokluğuna,
paylaşamadım yalnızlığımı kimseyle,
hasretim bitmedi.

anladım arkadaşım;
ben sana hiç aşık olmamışım,
hissetmişim aşkımı ama
meğer sadece özlemmiş
aşka özlem..

üzgünüm arkadaşım;
seni üzdüğüm için
üzgünüm..

sözüm sana arkadaşım,
özlüyorum seni,
kokunu, sıcaklığını.
son bir kez gel arkadaşım
seni çok özlüyorum.

İNCİ TANESİ zeynep tunç

ne dersin?

haykırmak istiyorum;
korkmadan, utanmadan haykırmak
kimseyi dinlemeden, duymadan
tek başıma, özgürce haykırmak.

aşk istiyorum;
delice bir aşk.
çılgınlar gibi coşmak istiyorum.
seninle, her zaman her yerde seninle olmak istiyorum
gece gündüz hep beraberimde ol istiyorum.

ayrılmamak istiyorum,
ölümüne sevmek istiyorum
ne dersin, gelir misin benimle?

İNCİ TANESİ zeynep tunç

NEDEN HAYATTA HEP İYİLER BEDEL ÖDER

NEDEN HAYATTA HEP İYİLER BEDEL ÖDER
Hiç düşündünüz mü neden hayatta hep iyiler bedel öder. Şunu çok iyi biliriz ki hayatta her şeyin bedeli vardır, önemli olan kazanmak için doğru bedeli ödeyebilmektir. Ama neden hep yanlış bedel ödemeyi tercih ederler. Birçok insan KAZANACAK BİRİ VARSA, NEDEN KAYBEDEN BEN OLAYIM derken onlarda kazanmak istemezler mi? Niçin anı yaşarlar? Neden geleceğe dair hayal kurmazlar. Acaba ne zaman mutluluk şerbetinden içmeyi düşünüyorlar?

Bilirim ki hiçbir zaman. Çünkü onlar yürekleri naif, düşünceleri engin, vicdanları pas tutmamış, yaşatmak için yaşayan, bizim tarafımızdan saf görülen insanlardır. Onlar mutluluk gişesine geçip bilet almazlar. Ola ki ellerine yanlışlıkla bir bilet geçsin hiç düşünmeden bir köşe başındaki umutsuza verirler. Hep son treni beklerler ve o son tren onlar o garda bekledikleri sürece gelmez. Onlar bizim söylemlerimizde kalan MUTLULUK İÇİMİZDE gerçeğini keşfetmiş Dünya kâşifleridirler. İki günlük dünya için YAŞAMAK İÇİN ÖLDÜR diye bir düsturları yoktur. Heybelerinde sevgiden başka tohum, hoşgörüden de başka abı hayat yoktur. Kin ve nefret en büyük düşmanlarıdır. Bilge yönleriyse affedebilmeleridir. Fani hırsları(para, makam, şöhret vb.) baki olan sonsuzluğa değişmezler. Onlar fanidirler fani olanı istemezler, acizdirler aciz olanı istemezler Kendisini kurtaramayanın başkasını kurtaramayacağının farkındadırlar. Ki onlara iyilik üzerine nutuk atarken de rastlayamazsınız. Bilirler ki nasihat hal dili temsil keyfiyetidir. Vurana elsiz sövene dilsizdirler. Buna en çarpıcı örnek ise Esvet ibni Yezid dir. Bir gün Yezid adında biri aranırken onu Yezid diye götürürler ama o aradıkları değildir. Derler ki neden söylemiyorsun? Söyle diyor: nasıl olsa zalimler haksız yere bir kula eziyet edecekler bırakın o ben olayım.

Bizler seve seve bıraktık zaten. Bizim yanlışlarımızın faturalarını dahi ödediler. Biz yaşamlarını sömürdükçe, hırslarımıza onları kurban verdikçe, kötülük kazandı ve yüzümüzde maskelerle doğruluğa dem vurdukça, bu ahretin tarlasında iyilik solacaktır. Çaldığımız hayallerde ne kadar da güzel toplum, yaşanılası bir dünya portesi çizmeye çalış sakta bunu asla başaramayacağız. Çünkü fedakârlığı gözü kapalı bencilliğine kurban veren bizler hüzün alıp mutluluk satamayız. Gamze açan çehrelerde mutluluk bulamayız. Bunların ötesinde böyle insanları yaşlanan, bir ayağı çukurdaki dünyada gelecek nesillere de bırakabilmek için birer heybede bizlerin sırtına vurması gerekiyor. İyilik pazarında heybe bol da bakalım kaç alıcı insan çıkacak. Pazarda karşılaşmak dileğiyle.


Şair_yurek Mehmet ŞAHİN

nasıl bilsin

bilse insan uyanınca kabusa gireceğini,
bırakır mı hiç sanal dünyayı.
ayrılır mı yarinden hayallerde,
bilse kayacağını avucundan.

bilse uçacağını ey sevgili,
açılır mı hiç gözleri.
tutulmaz mı beden kaskatı
ölmüş sevgisiz bir ruh gibi.

sar aşık gözlerini açılmasın,
tut ellerini sımsıkı kaymasın.
bilesin ey aşık yalandır bu hayat,
her aşk açılır fani dünyaya.

İNCİ TANESİ zeynep tunç

ne fayda

gecenin karanlığında doğsa güneş
korkulu rüyadan tebessümle uyansam
fırtına dinip lodos gelse tatlılığıyla
ne fayda,
sen yokken yanımda...

gözyaşlarım dinse, yine gülsem
seraplarım gerçek olsa yalnızlık çölümde
hıçkırıklarım kahkahaya dönüşse
ne fayda,
sen yokken yanımda...

unutsam seni, kalbime gömsem
silip atsam aklımdan
uzaklaşsam buralardan,kaçsam uzaklara
ne fayda,
sen yokken yanımda...

İNCİ TANESİ zeynep tunç

İNANDIRMAK...

İnandırmak…
Güzelliğin yettiğine kendimi
Denemek…
Tanımadan da sevmeyi
Görmek…
Bu oyunun ilk perde de biteceğini
Kabullenmek…
Ismarlama aşktı bizimkisi

Ve
Söyleyememek…
Seni sevemiyorum gerçeğini

Ve en kötüsü
Bilmek…
Aşkla bakan gözlerine
Nefretin gölgesinin düşeceğini
Hissetmek…
Her nefes alışta
Naif yüreğinin incindiğini
Seyretmek…
Dudak kıvrımlarında açan gamzelerin
Gül teninde çaresizce eridiğini

Şair_yurek Mehmet ŞAHİN

BIRAK, ÖYLE KALSIN

BIRAK, ÖYLE KALSIN


Bırak, öyle kalsın
Dokunma…
Tutamadığın dilinin marifeti
Çaresizlikten akan gözyaşlarıma

Bırak, öyle kalsın
Silme…
Dudaklarından fırlayan öfke damlaları
Karşısında hiç gülümsemediğimiz aynada

Bırak, öyle kalsın
Toplama…
Kalbimin kırık parçaları
Ortadan çatlamış resmimizin yanında

Bırak, öyle kalsın
Tutma…
Korkudan tir tir titrerken kayan
Parmağıma büyük, yüreğine küçük gelen alyansı

Bırak, öyle kalsın
Değiştirme…
Hep sevdiğim, seveceğim
İlk tanıdığım bende ki seni

Bırak, öyle kalsın
Dokunulmamış haliyle
Bir ömür bak ki beni hatırla
Bu da benden sana kalan son hatıra

Şair_yürek Mehmet ŞAHİN


Seni Düşünmek

Ne zaman seni düşünsem yaşamak güzel

Bir bahar bahçesi olur güz bahçeleri

En karanlıkta bile uzanır elin

Dokunur en tatlı hislerinle

13.04.2006 saat:22:59

ben böyle olmamalıydım...

ben böyle olmamalıydım
bağlanmamalıydım kimseye delicesine
adına şiirler yazmamalıydım
geceleri ihanetle kaçmamalıydı uykum
ben böyle olmamalıydım...

kapatmamalıydım kendimi eve
çıkıp yağan yağmurda ıslanmalıydım belkide
karışarak insan içine
unutmalıydım, yaşamalıydım
bu yalan hayatta
ben böyle olmamalıydım...

duyduğum her şarkı hatırlatmamalıydı seni
gördüğüm her yüz, hissettiğim her koku...
olmamalıydı hiçbir şey eskisi gibi
ve ben, ben olmamalıydım
tıpkı senin olmadığın gibi...

ben böyle olmamalıydım
adını duyduğumda titrememeli
konu sen olunca susmamalıydım
haykırmalıydım olmayan nefretimi
çıkan fırtınaya karışarak
ben böyle olmamalıydım

ben olmamalıydım yanındaki adam
o karenin içindeki...
buseni kondurduğun yanak bu bedene ait olmamalıydı
tuttuğun eller...
sarıldığın vücut bu değildi belki de
o ben olmamalıydım ya da sen...

bitmemiş aşk

sonsuz çığlıkla haykırıyorum içime
susuz içiyorum aşkımı bedenime
küçük bir mutluluksun kederime
dün yaşayıp yarın yaşayacağım günüme

unutulmaz mı ayrılıklar
geri dönmez mi yaşanılanlar
yarınıma ışık olacak gözlerin
ihanetsiz doğacak aşkıma

sen ilk ve son pişmanlığım
ilk mutluluğum
sen sonu olmayan kederim
ilk şiirim

içinde kalanla ölmez insan
ruhum doymuşken ızdıraba terketsin bedenimi
yarım kalmış aşkımız sevgiyle son bulsun
yolculuğumun dönüş bileti kesilmemiş olsun

uzat ellerini bebeğim
son bir kez tutayım
yaklaş yanıma meleğim
benden son hatıra bu bedenim

İNCİ TANESİ zeynep tunç

nefret-i aşk

kokunu duydum ansızın
çektikçe içime seni anımsattı.
senle geçen günleri
senle yaşanan anıları
senli her şeyi


senle beraber beni
gülücüklerimi
hayatın anlamını

sildim gözyaşlarımı ve gülümsedim
tıpkı senin sevdiğin gibi
kısarak gözlerimi.
anladım ki unutamamışım
silememişim seni
senli günleri

sonra anımsattı kokun ihaneti
bir daha geri dönülemezliği
affedilemezliği
yaşanan acıları ve kini
dökülen gözyaşlarını ve nefreti

İNCİ TANESİ zeynep tunç

son kurşunumsun artık...

arkana bakmadan çekip gittin ya
hurdalığa dönmüş bir kalbim var artık

bu sokaklardan bu şehirden uzaktasın ya
beni kaldırımlar kabullenmez artık

ne kadar yalancı aşklarla avutsam da kendimi
bu yürek çarptıkça unutamıyor artık

şişelerin biri devrilip biri açılsa da
her yeni şişe sen oluyorsun artık

eğer sen bembeyaz bir sayfa isen
onu işleyen kalem benim artık

bir tek uyku olamadın, bir rüya...
göz kapaklarımda resmin var artık

dünyam hep karanlık hep yağmurlu
güneşimin önünde bulutlar var artık

varlığına doyamamış kokuna hasret bir beden
kıblemde sadece sen varsın artık
(önümde sadece Azrail var artık)

şimdi nerdesin, kiminlesin
yorgun gecelerimde düşlerimdesin
okudum kitap tuttuğum kalemsin
KENDİM İÇİN AYIRDIĞIM SON KURŞUNSUN ARTIK...

Bilemedim

Yine hüzün yüklendi kanatlarıma
Ufukta birkaç kara bulut
Demli çay, yanan sigara
Hüzzam makamında gece

Balkona bıraktığım yemler
İlk günkü halinde
Gelen yok diye mi Giden çok diye mi
Ağlasam ,yıkılsam
Bilemedim

Başımda üç beş fikir
Sessizce Yüreğimi dağlayan
Gönlümün sızısı
Yalnızlık mı Yoksunluk mu
Bilemedim

Ocakta kaynayan su
Yüreğimden daha mı yangın
İnadına üşüyen ellerim
Kızıp sövsem mi
Bilemedim

Neden dolar gözlerim
Gün bu denli güneşli iken
Çaresizlik mi atalet mi
Bilemedim

Gidenlerin ardı sıra
Bu yollar bana uzun mu
Geçitler dar mı
Bilemedim

Gece gökteki yıldızlar
Bu denli ahenk içinde iken
Senli duygular neden karmakarışık
Bilemedim

Seni zaman içinde ararken
Bu karanlıktan gelen ses
Aklımın bana oyunu mu
Yoksa senin mi
Bilemedim

Eski hırkam, üzeri tozlu saat
Zamanın ne önemi kaldı ki
Yıkık bir bina gibiyim
Kimsenin medet ummadığı
Göçüp gitsem mi
Bilemedim

Gittin Ha Koca Reis

Gittin ha koca Reis
Bize ardından buz gibi bir kış bırakarak

Artık
Her zamankinden daha soğuk
Her zamankinden daha hüzünlü olacak kış
Bizi bıraktığın o sisli dağın başı
Her daim dumanlı kalacak

Söylesene…
Seni bulan yiğidin gözyaşları
Çözdü mü ellerindeki buzu
Zamanında omuz vermeyenlere inat
O korucu sırtına aldı mı seni

Gittin ha Koca Reis
Bize her zamankinden daha sert bir kış bırakarak

Muhsin Yazıcıoğlu'nun Anısına

Şiir Ve Şair

Neden ya da nasıl şiir yazıldığına kendimce bir deneme.

Şiir deli işi. Evet şair de en büyük delilerden biridir. Hüzünlüdür çoğu zaman sorsan o da bilmez nedendir. Hüzünle beslenir çünkü. Yerdeki bir yaprağa ağlamak, batan güneşle sonu hissetmek , martı seslerinin hep ufukta olması , penceresine gelecek bir güvercin için aylarca beklemekdır hayat onun için. Güneş doğmadan uyanmak ve kendini nemrutta hissetmek biraz da.

Şiir yazmak tüm bu yaşadıklarını şans eseriymiş ya da kadermiş sayarak. Şair, şiir yazmadan duramaz. Hissettikleri onu durdurmaz zaten. Elini kolunu bağlasanız yüz üstü yatırsanız nefesiyle toprağı deşer de o hislerini döker. Ruhunun derinliklerini çığlık çığlığa kazar, yeterince canını yakmışsa eğer başlar satırlarını dizmeye. Her satır da önüne çektiği bir parmaklıktır sıralar inceden inceye. Öyle kaptırır ki bu büyülü atmosfere kendini diğer mahkumların sesini işitmeye başlar.. Yan hücrede Ahmet Arif iki ilerde Necip Fazıl onun yanında Nazım hikmet vardır. Duyar seslerini onların.

Bir gardiyan gelir yavaşça. O ayak seslerini mahzenin duvarlarında çınlattıkça şairin yüreği titrer. Bütün şairlerin ayrıdır garidaynı. Birbirinden o kadar farklıdır ki bu gardiyanlar inanamazsınız. Kimisinin azrail olur kimisinin dünyalar güzeli bir çift göz, kimi postallarını madalyasını koymuştur önüne kimi de arşa bakar korkulu ve aşk dolu gözlerle. Gardiyan hücrenin önüne gelir ve o an işte son satırdır şiirde parmaklıklara kilidi şair değil o gardiyan vurur. Aynı ayak sesleri ile geldiği gibi bu mahzende bırakır mahkumunu. Garidyanın gidişiyle çığlıklar artar hepsi bağırır kendince “BEN SUÇSUZUM” diye. Fakat çaresi yoktur ağlayan da ağlatan da bu acıyı içinde barındıran da şairdir.
Şiir deli işi şair de o işin zorunlu hizmetkarıdır. Filozofa neden düşünüyorsun diye sormak ne kadar abes ise şaire de neden yaıyorsun demek öyledir.


Sen mi neden şairsin? “BEN DE SUÇSUZUM” .

Gayrı Demem Gel

Gayrı demem gel
Gittiğin yerde gittiğin gibi kal
Bu yürekte sana artık ne yer
Ne bir anlık hatıra var

Zaman gurbette zulüm içre şerbet
Kanım damarımda dert içre akar
Son günüme kadar korkarım bu böyle gider
Gayrı demem gel
Gittiğin yerde gittiğin gibi kal

Sana akan bu gözden yaş
Oldu ateş içinde sönen güneş
Bıraktığın ellerimde artık mey oldu yoldaş
Gayrı demem gel
Gittiğin yerde gittiğin gibi kal

Gözlerimde kapalı siyah bir perde
Tutuldum gecede senli derde
Yürek pare... Ciğer ateşler içinde
Gayrı demem gel
Gittiğin yerde gittiğin gibi kal

Gittin de ne değişti sende
Doğdu bak güneş yine aynı yerde
Çare miydi ayrılık sendeki derde
Gayrı demem gel
Gittiğin yerde gittiğin gibi kal

Zaman senle durdu vakit hicran
Sana varan yollar yıllardır viran
Benden yana hal kalmadı bu ayrılığın sonu hazan
Gayrı demem gel
Gittiğin yerde gittiğin gibi kal

Gün oldu ağladım halime
Gün oldu yas tuttum gidişine
Sonunda sana erdim bu sensizlikte
Gayrı demem gel
Gittiğin yerde gittiğin gibi kal

sessiz çığlık

kısa yolculuklar başlar önce
uzun uzun ayrılıklar olur sonra
sözler verilir, yeminler tutulur
bir bir döner yalana
bilirler aslında
boştur hepsi
ufuktan ötesi yoktur artık
batmış güneş ve bürünmüş karanlığa
dağların arkasından gelse haykırış
yakındır
daha ötesi bitmiş çünkü
maviler, yeşiller karanlığa giyinmiş
bir ışık tanesi kalmamışken
bir ipucu gerek yaşamaya

İNCİ TANESİ zeynep tunç

Herşey İstediğin Gibi

İsterdin herşey düzgün olsun
Şimdi herşeyimi toparladım
Sana ait olanları bile
Sana bırakmadan topladım

Tüm dağıttıklarını
Bir bir bulup toparladım
Kalbim kaldı biraz dağınık
Ona da elim varmadı affet

Keşke biraz daha kudretim olsaydı da
Onu da sana bırakmadan toplasaydım
Ama yapamıyorum benim ellerim yetmiyor
Senin bende dağıttıklarına

Şimdi herşey istediğin gibi
Sandık yerinde tam da söylediğin haliyle
Yatağı oynatmadım bozulursun
Yine kaşların çatılır diye

Son kavgamızda dağılan çiçekler vardı
Hatırlarsın... Ben hiç unutmadım
Şimdi vazodalar
Duruşları eskisi gibi mi bilmem ama
Biraz mahzun baktıkları kesin

Şİmdi herşey istediğin gibi
Herşeyimi tastamam toparladım
Sana ait olanları da
Aynı istediğin gibi yerlerine bıraktım

Şimdi herşey istediğin gibi
Bu ev de bu eşyalar da
Ancak isteyip istemediğini artık bilemediğim
Bir ben kalmıyorum yalnızca

İsterdin ya herşey düzgün olsun diye
Şimdi herşey yerli yerinde
Ben de biliyorum yerimi
Durmam gereken yeri

Ben de eşyalarımı topladım
Sana ait ne varsa bırakıp
Kapıyı çarpmadan sessizce
Çıkıyorum hayatından

Şimdi herşey yerli yerinde
Ancak bir ben gidiyorum
Sessizce seni sana ait bırakarak


Kendi dağınık hayatımı
Sırtıma alıp gidiyorum
Şimdi herşey yerli yerinde
Sen de olman gerektiği gibi
Yüreğimin tam ortasındasın

Hayale Aşk

Ne sen beni bil
Ne de bir başkası bendeki seni
Hayal olsun deniz gözlerin
Ve tek umut bir daha aynı hayale dalmak

Birkaç dakika belki
En fazla bu aşkın ömrü
Son anlarını yaşar gibi başlamak
Sanki hayatı son anda anlamak gibi

Bir merhaba kadar yakın olsanda
En uzak hayal kalmalısın bana
Çünkü sana ulaşamadığım kadar aşığım
Sen yokken sana bağlıyım

Saçlarının dalgalanmasını seyrederken
Umursamaz tavırlarını hissediyorum
Kim bilir ne var aklında
Adın ne, nerelisin, kimsin

Bu yolculuğun sonunda ne var bilinmez
Belki aynı durak ayrı yollar var kaderimizde
Şu an kimsenin olmadığı kadar yakınsın bana
Gelişinle başlayan bu yolculuğum gidişinde son bulacak

Hangi durak bekleyen seni
Ve hangi beklenti ayıracak bizi
Hiç başlamamış ve hiç hissedilmemiş duygularla
Bir hayalsin Bir merhaba kadar yakın

Yoksa Sen Yalanmısın

Sana bir şiir yazdım
Aşkı anlatan
Seni anlatan

Gördüğüm o gündüz rüyasısın sen
Yalancı geceye inat gün ortasında
Unutulmayacak inkar edilemeyecek kadar gerçek
Öylesine gerçek öylesine sen…

Her sabah sana gelmek için çuıkıyorum yola
Her sokak başında seni bekliyor
Her sigarayı seni beklercesine içiyorum
Biliyorum oradasın

Şu köşeden sen çıksan diyorum Yoksun…
Yoksa sen yalanmısın ?

Tam aklımın ortasında
Tam yüreğimin yangınında
Güneşin doğuşunda uyanmak gibi
Yine gelmediğin rüyama lanet

Söylesene şarhoş aklımda raks eden
Yoksa sen yalanmısın ?

Her gece senin için uyumak
Her sabah kan kusmak yastıklara
Ben ölene dek gelmeyecekmisin
Beni öldürene dek bitmeyecek mi bu acı

Söylesene hasretim söylesene
Yoksa sen yalanmısın?

Zayıf kalbimin bana bir oyunu mu
Bunca yıldır sana ait bekliyorum
Herşey seninle olsun sadece sen ol istiyorum
Bu kadar mı zor bu rüyadan uyanmak
Bu kadar mı zor mutlu olmak

Uğruna aklımı yitirdiğim güzel
Yoksa sen yalanmısın ?

Herşeyden vazgeçtim sadece sen ol diye
Kendime inancım kalmadı artık
Zayıf hissediyorum görünene inat
Belki de sadece ağlamak istiyorum hıçkırarak

Merak ediyorum bunca şeyden sonra
Yoksa sen yalanmısın?

muhtacız

ince bir çizgidir bizi hayata bağlayan
bir gülümsemedir ölümden döndüren
bir çağrıdır bizi geri çeviren
muhtacız hepimiz uzanan tüm ellere
hasretiz küçük bir tebessüme

belki içten bir öpücük kurtarır bizi
belki yoldan geçen bir yolcu
belkide tutunacak ince bir dal
muhtacız hepimiz uzanan tüm ellere
hasretiz küçük bir tebessüme

İNCİ TANESİ zeynep tunç

Karşılıksız Sevgi

KARŞILIKSIZ SEVGİ


Sevgi; yüreğimizde bir başkasına karşı sunulan sonsuz imtiyazlar topluluğudur. Kime karşı olduğu hiç fark etmez. Bazen bu bir sevgiliye bazen bir çocuğa bazen de bir çiçeğe olabilir. Sevgi şefkattir aslında. Onu koruma duygusudur. İsteriz ki en iyi olan her şey sevdiklerimizin olsun. Onların yaşamlarında hiç acıya yer olmasın. Fakat hayat buna izin vermez. Çünkü nefes alıp vermenin getirdiği sorumluklarda vardır.

Hayatta yorulduğumuzu hissettiğimiz anlar olmuştur mutlaka. Yaslanacak bir omuz aradığımız zamanlar. Yalnızlık duygusu ile baş başa kaldığımız geçmez dakikalar. Oysa hiç aklımıza gelmez onların varlıkları. Belki aynı çatı altındayızdır beklide çok uzakta ama fark etmez. Fark edemeyiz onları. Oysa onlar karşılıksız sevgi kahramanlarıdırlar. Fedakâr, alçak gönüllü, yürekten seven, bağışlayıcı, elleri öpülesi insanlardır. Kim mi bunlar. Analarımız, babalarımız. Bizim için canlarını seve seve verebilecek yeryüzündeki tek insanlar. Ne kadar da çok kızarız değil mi onlara. Aman her işime karışıyorlar diye dert yakınırız arkadaşlarımıza. Boşuna dememiş ozan ‘ana gibi yar vatan gibi diyar olmaz’ diye. Yar zannettiklerimiz çekip gittiğinde anlarız analarımızın değerini. Dosttun en kederli anında olmadığında yanında anlarsın babanın değerini. Şimdiki gençlik daha da bi uzaklaşmaya başladı ailesinden. Avrupa’nın özgürlükçü yaşam tutumu bizim gençliğimize de sirayet etmeye başladı. En azından bayramlarda şenlenen ev sofraları şimdilerde kurulmuyor. Yaşlı ana baba için bayramın sıradan bir günden farkı olmuyor. Bayramlar artık Uludağlarda, sahillerde yaşanıyor. Bayram sabahları sadece hüzün getiriyor karşılıksız sevgi kahramanlarına. Gece çalan telefon rahatsızlık veriyor doğum günümüzü kutlamak için aramış olsalar bile. Bilmem gamsız vicdanlarımızı sızlatır mı o cevap ‘özür dilerim oğlum rahatsız ettiğim için. Filanca yıl sende beni bu saatte rahatsız etmiştin’ Kendimize soralım bize bu kadar hak etmediğimiz halde karşılıksız sevgi besleyen ailemiz bunu hak ediyor mu? Yaptığımız o kadar hataya rağmen içlerinde küçücük dahi olsun nefret beslemeyen insanlar. En düşmüş, en yalnız kaldığımız vakit dahi yanımızda olan insanlar sizce bunları hak ediyor mu? Ya huzur evlerini bekleyenler… Bu insanlar bizi karşılıksız sevdikleri için mi değer göstermiyoruz acaba? Oysa sevdiğimiz bir kız için yapmayacağımız şey yoktur. Onun için ailemize karşı çıkarız. Onun için evimizi terk ederiz. Onun için huzur evlerini doldururuz ve sonra… Çeker gider. Dost sandıklarımız için kırarız onları. ‘oğlum o arkadaşlar tekin değil’ ‘kızım o kızdan uzak dur’ dedikleri için kızarız. Bile bile yanlış yaptıktan sonra yine onların sevgi dolu kucaklarına koşarız. Çünkü biz evladız. Karşılıksız sevgi sömürgecileri.



Benim ailem, sizin aileniz hepsi birer kahraman. Hepsi dünyada sevgiyi en iyi temsil eden birer abide. Gelin onların bu karşılıksız sevgilerine karşı bizlerde üstümüze düşeni yapalım. Onlara sahip çıkalım. Bizlerde sevgimizle onların yüzünü güldürelim. Bir kerede bir şeyin değerini kaybetmeden anlayalım.


Sair_yurek Mehmet ŞAHİN

ÖZÜR DİLERİM,SEVEBİLİRİM SANMIŞTIM

Aşk kitabı derki…
İlkin seyredemezsin ceylanın gözlerini
Utangaçlığı yanağındaki allıklarda gizli
Bahane üretme vermez elini
Kalbine sor da söyle o iki kelimeyi

Yeterlimiydi aşk için bir erkek bir dişi
Tanımadan daha birbirlerini iki kişi
Temaşa ederek çehrelerinin güzelliğini
Gerçekten sevebilirler miydi?

Galiba anlıyorum şimdi
Ne yanlış zaman bizimkisi
Ne de yanlış yer
Bu devirdeki herkes gibi
Sadece aşkı kurgu zannetmekti

İlk buluşmada mı tutmalıydım ellerini
Seyre dalmışken gözbebeklerini
Bu kadar kolay söylenebilir miydi?
Seni seviyorum sözcükleri

Beklide bu yüzden
Gözlerinde mahkûm
Duygularımın sorgusunda
Söylemesi ne kadar zor olsa da
Geç kalınmış,
Acı bir itiraftır sana

Sürdüremiyorum artık bu yalanı
Açamadım sana yüreğimin kapılarını
Gözlerin durdursa da zamanı
Yaşatamam sana düş kırıklığı

Özür dilerim
Sevebilirim sanmıştım

Sair_yurek Mehmet SAHİN

bir gün

özlüyorum
ruhundan ayrıldığım gibi özlüyorum
okyanus gibi asi gözlerinin mavisini
güneş gibi sıcak saçlarının sarısını özlüyorum

istiyorum
yüreğinde olamasamda yanında olmak istiyorum
sevgimi hissettirmek
yüreğimin sesini dinlettirmek istiyorum

biliyorum
ben ne yüreğindeim ne de düşüncelerinde
gözlerin beni aramıyormuş
ellerin beni hissetmiyormuş
yanılgılar dünyası
yine ben kaybeden
yine ben vazgeçilen

dünya hep aynı dönüyor
başedilemez
kuşlar hep aynı yere göç ediyor
değiştirilemez
rüzgarsa hep farklı yöne esiyor
ve biliyorum
bir gün benimlede esecek rüzgar

İNCİ TANESİ zeynep tunc

seninleyim

bir heyecanla uyandım bu sabah
yüreğim leyla misali aşık
bedenim bir kuş gibi özgürdü
bir tek seni düşünüyordu aklım
damarlarım bir tek senin için atıyordu
sensiz günüm, sensiz saatim geçmiyordu
seninle yatıp seninle kalkar oldum
yemeğim, ilacım, yorganım oldun
nefes alamıyorum sensiz
ne yapar bu beden sebepsiz
ulaşamıyorum şimdi sana ama
yüreğim hep seninle unutma

İNCİ TANESİ zeynep tunc

sadece bir deneme...

yıllar yılı kuvaladı geldik biz bu yaşa
önce sevmeyi öğrendik alışana kadar acıya
mutluluk nedir bilmedik mutlu edene dek
yıllar yılı kovaladı geldik biz bu yaşa

şiir yazmayı öğrendik okumayı sökene kadar
aşk zannettik hayatı hüzünle yoğrulana kadar
sevmek harammış yiyince o meşhur meyveyi
maşukun yolu ancak cehennemin dibine kadar

belki hep yalan aşklarla avuttuk kendimizi
aşkların Sultanını tanımak neden bu kadar geçti
bu yol uzun meşakketli ve çetin
yürümek yürek ister olmasa da takatin

akrep yelkovanı kovalar dakikalar saati
yaklarşıtırır her saniye kendine Azraili
mutlu olmak için ne kadar zamanın var bilinmezken
isyansız olmaktır bu işin marifeti

Şerefsiz

Bir zamanlar şeref yaşardı bu topraklarda
Sonra siz geldiniz şeref (siz) oldunuz
Sizden sonra şeref tutunamadı hayata
Şerefsiz bir dünya ya siz sebep oldunuz
Sonra sizi silelim dedik şerefi kurtarmak adına
Artık siz şereften yoksundunuz
Bizde sizi şeref(siz) kabul ettik

Sair_yurek Mehmet ŞAHİN

ömürlük aşk

ayrılık vakti gelince kaçışır kozalarından kelebekler
tek günlük ömürleri sona erecektir bilirler
zor mudur ayrılık diye sorsalar
bilmeyiz derler, henüz kavuşmuşken

24 saat uğruna koşuşurlar oradan oraya
tek günlük aşk bile yaşayamazlar
kıymetini bilirler çünkü sevilmenin
sevgiyi bulamayanlardan yana

tek bir kez gün ışığı görürler
tek bir kez ay ışığına kavuşurlar
bir daha diyemeden ömürleri bitmiştir çoktan
ansızın gelir ölüm onlara

sevilmeye vakitsizdir belkide bazıları
sevmeye gücü yetmemiştir bazılarınınsa
bilirler tek günlük ömür yaşayacaklarını
hayatının aşkını ararlar ümit dolu yürekleriyle

İNCİ TANESİ zeynep tunc

lanet

hatalar olgunlaştırır insanı
peki ya benim kaybettiklerim
noksan bir bedenle nasıl büyüyeceğim ben
nasıl kazanacağım kendimi tekrardan
affedici olan Allah'ım
şimdi nasıl affedeceksin beni
ya ben kendimi

mutlu olmaya çalıştıkça üzüyorum
hasta ruhumu yayıyorum her bir yana
son suyumu içiyorum kana kana
yolculuk var ölümsüzlük yoluna
ruhumla yalnız başıma

gece yarısı 12.30
terkedilmiş bir beden
cansız bir ruh
siluete bürünmüşüm
sakin sakin
yavaşça
süzülüyorum ölümsüzlük yoluna

göğsümü geriyorum rüzgara
dalgalar çarpıyor tokatlarcasına
ne elde bir mendil var sallanan
ne de dökülen bir gözyaşı
küfredercesine ötüşüyor martılar
elveda yaşam
elveda fani dünya
merhaba musalla taşı

İNCİ TANESİ zeynep tunc

İYİ ÇİZ RESSAM

hazan rüzgarlarına kapılmış ömrüm
yaşamın kırık dallarında son bir kaç yaprak
bu kareleri iyi çiz ressam
sana bıraktığım son hediyem olacak
adlarını gövdeme işlediğim sevdiklerim
unutmayın vuslattan doğar firak
gaye-i hayal edindiğim vuslatım
cok sevdiğim nisan yağmurlarına kalmayacak

Sair_yurek Mehmet SAHIN

kimin umurunda

yalnızlık çöktü yine bedenime
ruhum ayrıldı gitti uzaklara
çok uzaklara
sönmüş yıldızlar
ay zaten kalmış arkasında kara bulutların
mahkum şimdi dünya karanlığa
yaşamak mecbur,
simsiyah gecenin koynunda.

mahkumuyuz hepimiz şimdi gecelerin
gündüzden şikayetçiyken
dibine ışık vermeyen muma muhtaç kalmışız
kimin umurunda...
komşunun sesinden rahatsızken
çığlıklar arasında büyüyor çocuklar
kimin umurunda...

sevgisizken ruhlar,
nasıl yaşasın bedenler
veremezken küçük bir tebessüm çehreler
gamzesiz kalmış yanaklar.

beslenemiyor hiçbir şey,
hiçbir şey beslenemiyor.

aç, susuz,yorgun,bitkin bedenler
nasıl yaşasınlar karanlık gecenin ayasında
nasıl çalışsın körelmişken tüm eller.

İNCİ TANESİ zeynep tunc

Kardelen

Geriye sayarken hayat
İleriye çabalıyorum.
Yaşama paralel gitmektense
Ona dik duruyorum,
Meydan okuyorum.

Kaybetsemde her şeyi
Varlığımı, aklımı
Yüreğimle yaşıyorum.
Konuşan diller olsada,
İnanmıyorum.
Duyduklarıma gördüklerime güvenmiyorum.

Dokunmak değil hissetmek istiyorum.
Varlığımı oluşturan enerji gibi,
Yüreğimden gelen ses gibi,
Nefes gibi..

Yağmur damlası gibi gelip geçmiyorum hayatı,
Yaşıyorum.
Kardelen gibi delip geçiyorum zorlukları,
Savaşıyorum.
Ben yıkık dünyanın dik insanıyım
Vazgeçmiyorum.

İNCİ TANESİ zeynep tunc

sanki ölmüşüm

Konuşamıyorum,
İçimde yayılan lavlarla yanıyorum.
Vücudum her şeye boyun eğmişcesine
suskun,
Yalnızlığım kalabalık dünya içinde sağır olmuş
çaresiz.

Sanki ben yokmuşum
Sanki yalnızmışım
Sanki ölmüşüm!

Dışarıdan bakıyorum her şeye
Dokunamıyorum, duyuramıyorum
Kalkamıyorum yerimden
Üzerimdeki bu ağırlık engel bana.

Neyim ben
Nerdeyim
Kimim var!

Ayak parmaklarımı görebiliyorum
Hayır, hayır bırakın
Çekilin üzerimden
Siz iğrenç çürükçüller ne yaptığınızı sanıyorsunuz
Bırakın beni gitmek istiyorum

Anne, baba, abi!
Neden ağlıyorsunuz
Neden herkes siyaha bürünmüş
Biri banada anlatsın
Neler oluyor burada

Ohh, mis gibi koktu.
Teşekkür ederim güller karanfiller için
Çelenke ne için anlayamadım
Ama sağolun yinede

Hey kesin artık ağlamayı
Heyy durun nereye gidiyorsunuz
Beni unuttunuz..

İNCİ TANESİ zeynep tunc

Takriben Bir Yalnızlık

Aşağı yukarı üç beş satırdı yazılanlar
Yazılmayanlarsa bir kitap kalınlığı
Takriben bir hayal uzunluğundaydı sevda
Aşağı yukarı üç beş seneydi yaşanılanlar

Zannettik ki sonsuzdu bu hikaye
Çevirdikçe boş sayfalar vardı doldurulmayı bekleyen
Yaklaşık bir roman uzunluğundaydı senli dakikalar
Aşağı yukarı bir sevdaydı yaşanılanlar

Kimine göre uzundu yazık olmuştu
Ayrılık zordu o kimileri de yaşamıştı
Geçmişe demir atmış bekliyordum
Ancak birkaç durak uzaktaydı tek demir attığım liman

Kabullenmişti geri çekilmişti
Sorgulamak çaresiz ne olduysa olmuştu
Zaten ayrılığımızın davası
Aşağı yukarı üç beş celse sürmüştü

Yoksunuz artık birbirimizden
Ne giden zaman ne de gelecekte bir umut ışığı var
Boş sayfalara ne oldu bilemem ama
Bana senin götürdüklerinden arda kalan

Aşağı yukarı bir yalnızlık var…

bir buz parçasıyım

Bir buz parçasıyım
Isınıyorum
Ve eriyorum
Bir ışık tanesiyim
Güneş doğuyor
Ve kayboluyorum
Bir kar tanesiyim
Düşüyorum yavaş yavaş

Bugün varım
Yarın yokum
Uzaklaşıyorum her yerden
Her şeyden herkesten

Mutluyum umutluyum
İnsanlığın olmadığı bir yere göç ediyorum
Yalnız değilim
Görünmezliklerim benimle
Sadece benim varlıklarım
Benimle var olanlar
Benim hislerimle hep yanımdalar

Mutluyum umutluyum
Asla yalnız değilim


Kararsızlıklar
Bittim tükendim
Geceye avundum
Sırt çevirdi
Yakamoz yıldızlar
Karanlıklar avuç açtı
Yalnız değilim
Görünmezliklerim benimle.

İNCİ TANESİ zeynep tunc

Cevapsız Çağrı...

bugün bir ocak
yeni yılın ilk günü

geç bir saatte yatmak bugün
ve sabah 7:12'de fırlamak yataktan
yıkamadan elini yüzünü
sigaraya sarılmak nasıl birşey
nerden bileceksin!??

koruyorum artık uyumaktan
ruyalarımda seninle olmaktan

aşk ve nefret
bir elmanın iki yarısı
gece ile gündüz
güneşle ay gibi...
birbirinden beslenen
fakat birbirine hiç benzemeyen
iki farklı duygu

bugün anladımki
aşk olmadan nefret olmazmış

sen sevmediğini söyledikçe
nefretle doldum ben
seninle de sensiz de yaşanmazken

ne eder nasıl yaparda unuturum seni

yok yok yanlış anlama
yine sevmediğini söyledin
evlenmiştin...
sordum onu seviyor musun diye
önce bilmiyorum dedin dedin eğdin başını
biliyor musun bana hiç bilmiyorum demedin
sonra, sonra hayır dedin sevmiyorum
mutsuzdun, onunla birlikte olmaktan
ve biliyor musun?
bütün nefretimi bütün kutsal değerlerimi bırakarak bir kenara;
kaçar mısın benimle dedim sana...

sus! nolur sus...
cevaplama bu soruyu
ben fırlar yataktan
titreyerek balkonda bir sigara...
üstüne bir tane daha ve bir tane daha...

gözyaşlarımla ıslatarak kağıdımı
sana bunları yazarım tekrar tekrar
nolur sus,cevaplama sorumu
cevabı belli olan
cevapsız bir çağrı ol hayatımda...


Dönülmez akşamın ufkunda

Biraz umut kırıntıları kalmış tabakta

Birazda sevgi durmakta bardakta

Ağzımızı bıçak açmaz suskunluğumuz

Yansımış masanın parlak camına

Yüreklerimizin boynu bükük hali vazoda

Acı nağmeler düşmüş kemanın yayına

Verdiğimiz sözleri unutmuşuz fırında

Geçmişimiz, geleceğimiz kül olmakta

Gözyaşların yemekte tuz tadında

Geçen yılları da ekletmeliyiz hesaba

Garsonu görmemiz yetecek kalkmamıza

Belki de bırakırsın yüzüğünü

Hatalarımızın resmi belgesi adisyona

Belli bir son bekliyor bizi

Dönülmez akşamın ufkunda

Sair_yurek Mehmet SAHIN

BIRAKTIĞIN SON HATIRAN

BIRAKTIĞIN SON HATIRAN

Bıraktığın son hatıran

Gidişinin, sensizliğin acısı

İşte şuracıkta, yüreğimde

Çocuk gibi sahip çıkarım

Dokundurmam kimselere

Yüzüm meyletse tebessüme

Gözbebeklerim ışıldayıverse

İhanet korkusu düşer hislerime

Bıraktığın son hatıran

Gidişinin, sensizliğin acısı

O senin hediyen

Senden kalan son iz

Seni her gün hatırlatan

Beni ölmediğime inandıran

Hem nasıl bırakırım onu

O zaman seni kaybetmiş

Bu aşkın bittiğini kabullenmiş

Terkedilmiş olmam mı?

Bıraktığın son hatıran

Gidişinin, sensizliğin kederini

Hissetmesem bir an tükendiğini

Gözyaşlarımdan deniz yapar

Hüzne yelken açarım

Sarılır hatıralara, seni anarım

Emin ol gülüm

Yadigârına bir ömür sahip çıkarım

Şair_yürek Mehmet ŞAHİN

Aşağı Yukarı bir Yalnızlık

Aşağı yukarı üç beş satırdı yazılanlar
Yazılmayanlarsa bir kitap kalınlığı
Takriben bir hayal uzunluğundaydı sevda
Aşağı yukarı üç beş seneydi yaşanılanlar

Zannettik ki sonsuzdu bu hikaye
Çevirdikçe boş sayfalar vardı doldurulmayı bekleyen
Yaklaşık bir roman uzunluğundaydı senli dakikalar
Aşağı yukarı bir sevdaydı yaşanılanlar

Kimine göre uzundu yazık olmuştu
Ayrılık zordu o kimileri de yaşamıştı
Geçmişe demir atmış bekliyordum
Ancak birkaç durak uzaktaydı tek demir attığım liman

Kabullenmişti geri çekilmişti
Sorgulamak çaresiz ne olduysa olmuştu
Zaten ayrılığımızın davası
Aşağı yukarı üç beş celse sürmüştü

Yoksunuz artık birbirimizden
Ne giden zaman ne de gelecekte bir umut ışığı var
Boş sayfalara ne oldu bilemem ama
Bana senin götürdüklerinden arda kalan

Aşağı yukarı bir yalnızlık var…

    Şiirlere Yapılan Son Yorumlar