Burası Şehr-i Hüzün.

Burası yüreğini Hüznün kara yeline kaptırmış
Ayrılığı en acı haliyle yaşamış olanların şehri.
Yağmurun gözyaşlarından oluştuğu,
Gök gürültüsünün hıçkırıklarla coştuğu,
yıldırımların yeni ayrılıkların habercisi olduğu bir şehir.
HER İNSANIN BİR HİKAYESİ,
HER HİKAYENİN BİR ŞİİRİ VARDIR...

ömürlük aşk

ayrılık vakti gelince kaçışır kozalarından kelebekler
tek günlük ömürleri sona erecektir bilirler
zor mudur ayrılık diye sorsalar
bilmeyiz derler, henüz kavuşmuşken

24 saat uğruna koşuşurlar oradan oraya
tek günlük aşk bile yaşayamazlar
kıymetini bilirler çünkü sevilmenin
sevgiyi bulamayanlardan yana

tek bir kez gün ışığı görürler
tek bir kez ay ışığına kavuşurlar
bir daha diyemeden ömürleri bitmiştir çoktan
ansızın gelir ölüm onlara

sevilmeye vakitsizdir belkide bazıları
sevmeye gücü yetmemiştir bazılarınınsa
bilirler tek günlük ömür yaşayacaklarını
hayatının aşkını ararlar ümit dolu yürekleriyle

İNCİ TANESİ zeynep tunc

lanet

hatalar olgunlaştırır insanı
peki ya benim kaybettiklerim
noksan bir bedenle nasıl büyüyeceğim ben
nasıl kazanacağım kendimi tekrardan
affedici olan Allah'ım
şimdi nasıl affedeceksin beni
ya ben kendimi

mutlu olmaya çalıştıkça üzüyorum
hasta ruhumu yayıyorum her bir yana
son suyumu içiyorum kana kana
yolculuk var ölümsüzlük yoluna
ruhumla yalnız başıma

gece yarısı 12.30
terkedilmiş bir beden
cansız bir ruh
siluete bürünmüşüm
sakin sakin
yavaşça
süzülüyorum ölümsüzlük yoluna

göğsümü geriyorum rüzgara
dalgalar çarpıyor tokatlarcasına
ne elde bir mendil var sallanan
ne de dökülen bir gözyaşı
küfredercesine ötüşüyor martılar
elveda yaşam
elveda fani dünya
merhaba musalla taşı

İNCİ TANESİ zeynep tunc

İYİ ÇİZ RESSAM

hazan rüzgarlarına kapılmış ömrüm
yaşamın kırık dallarında son bir kaç yaprak
bu kareleri iyi çiz ressam
sana bıraktığım son hediyem olacak
adlarını gövdeme işlediğim sevdiklerim
unutmayın vuslattan doğar firak
gaye-i hayal edindiğim vuslatım
cok sevdiğim nisan yağmurlarına kalmayacak

Sair_yurek Mehmet SAHIN

kimin umurunda

yalnızlık çöktü yine bedenime
ruhum ayrıldı gitti uzaklara
çok uzaklara
sönmüş yıldızlar
ay zaten kalmış arkasında kara bulutların
mahkum şimdi dünya karanlığa
yaşamak mecbur,
simsiyah gecenin koynunda.

mahkumuyuz hepimiz şimdi gecelerin
gündüzden şikayetçiyken
dibine ışık vermeyen muma muhtaç kalmışız
kimin umurunda...
komşunun sesinden rahatsızken
çığlıklar arasında büyüyor çocuklar
kimin umurunda...

sevgisizken ruhlar,
nasıl yaşasın bedenler
veremezken küçük bir tebessüm çehreler
gamzesiz kalmış yanaklar.

beslenemiyor hiçbir şey,
hiçbir şey beslenemiyor.

aç, susuz,yorgun,bitkin bedenler
nasıl yaşasınlar karanlık gecenin ayasında
nasıl çalışsın körelmişken tüm eller.

İNCİ TANESİ zeynep tunc

Kardelen

Geriye sayarken hayat
İleriye çabalıyorum.
Yaşama paralel gitmektense
Ona dik duruyorum,
Meydan okuyorum.

Kaybetsemde her şeyi
Varlığımı, aklımı
Yüreğimle yaşıyorum.
Konuşan diller olsada,
İnanmıyorum.
Duyduklarıma gördüklerime güvenmiyorum.

Dokunmak değil hissetmek istiyorum.
Varlığımı oluşturan enerji gibi,
Yüreğimden gelen ses gibi,
Nefes gibi..

Yağmur damlası gibi gelip geçmiyorum hayatı,
Yaşıyorum.
Kardelen gibi delip geçiyorum zorlukları,
Savaşıyorum.
Ben yıkık dünyanın dik insanıyım
Vazgeçmiyorum.

İNCİ TANESİ zeynep tunc

sanki ölmüşüm

Konuşamıyorum,
İçimde yayılan lavlarla yanıyorum.
Vücudum her şeye boyun eğmişcesine
suskun,
Yalnızlığım kalabalık dünya içinde sağır olmuş
çaresiz.

Sanki ben yokmuşum
Sanki yalnızmışım
Sanki ölmüşüm!

Dışarıdan bakıyorum her şeye
Dokunamıyorum, duyuramıyorum
Kalkamıyorum yerimden
Üzerimdeki bu ağırlık engel bana.

Neyim ben
Nerdeyim
Kimim var!

Ayak parmaklarımı görebiliyorum
Hayır, hayır bırakın
Çekilin üzerimden
Siz iğrenç çürükçüller ne yaptığınızı sanıyorsunuz
Bırakın beni gitmek istiyorum

Anne, baba, abi!
Neden ağlıyorsunuz
Neden herkes siyaha bürünmüş
Biri banada anlatsın
Neler oluyor burada

Ohh, mis gibi koktu.
Teşekkür ederim güller karanfiller için
Çelenke ne için anlayamadım
Ama sağolun yinede

Hey kesin artık ağlamayı
Heyy durun nereye gidiyorsunuz
Beni unuttunuz..

İNCİ TANESİ zeynep tunc

Takriben Bir Yalnızlık

Aşağı yukarı üç beş satırdı yazılanlar
Yazılmayanlarsa bir kitap kalınlığı
Takriben bir hayal uzunluğundaydı sevda
Aşağı yukarı üç beş seneydi yaşanılanlar

Zannettik ki sonsuzdu bu hikaye
Çevirdikçe boş sayfalar vardı doldurulmayı bekleyen
Yaklaşık bir roman uzunluğundaydı senli dakikalar
Aşağı yukarı bir sevdaydı yaşanılanlar

Kimine göre uzundu yazık olmuştu
Ayrılık zordu o kimileri de yaşamıştı
Geçmişe demir atmış bekliyordum
Ancak birkaç durak uzaktaydı tek demir attığım liman

Kabullenmişti geri çekilmişti
Sorgulamak çaresiz ne olduysa olmuştu
Zaten ayrılığımızın davası
Aşağı yukarı üç beş celse sürmüştü

Yoksunuz artık birbirimizden
Ne giden zaman ne de gelecekte bir umut ışığı var
Boş sayfalara ne oldu bilemem ama
Bana senin götürdüklerinden arda kalan

Aşağı yukarı bir yalnızlık var…

bir buz parçasıyım

Bir buz parçasıyım
Isınıyorum
Ve eriyorum
Bir ışık tanesiyim
Güneş doğuyor
Ve kayboluyorum
Bir kar tanesiyim
Düşüyorum yavaş yavaş

Bugün varım
Yarın yokum
Uzaklaşıyorum her yerden
Her şeyden herkesten

Mutluyum umutluyum
İnsanlığın olmadığı bir yere göç ediyorum
Yalnız değilim
Görünmezliklerim benimle
Sadece benim varlıklarım
Benimle var olanlar
Benim hislerimle hep yanımdalar

Mutluyum umutluyum
Asla yalnız değilim


Kararsızlıklar
Bittim tükendim
Geceye avundum
Sırt çevirdi
Yakamoz yıldızlar
Karanlıklar avuç açtı
Yalnız değilim
Görünmezliklerim benimle.

İNCİ TANESİ zeynep tunc

Cevapsız Çağrı...

bugün bir ocak
yeni yılın ilk günü

geç bir saatte yatmak bugün
ve sabah 7:12'de fırlamak yataktan
yıkamadan elini yüzünü
sigaraya sarılmak nasıl birşey
nerden bileceksin!??

koruyorum artık uyumaktan
ruyalarımda seninle olmaktan

aşk ve nefret
bir elmanın iki yarısı
gece ile gündüz
güneşle ay gibi...
birbirinden beslenen
fakat birbirine hiç benzemeyen
iki farklı duygu

bugün anladımki
aşk olmadan nefret olmazmış

sen sevmediğini söyledikçe
nefretle doldum ben
seninle de sensiz de yaşanmazken

ne eder nasıl yaparda unuturum seni

yok yok yanlış anlama
yine sevmediğini söyledin
evlenmiştin...
sordum onu seviyor musun diye
önce bilmiyorum dedin dedin eğdin başını
biliyor musun bana hiç bilmiyorum demedin
sonra, sonra hayır dedin sevmiyorum
mutsuzdun, onunla birlikte olmaktan
ve biliyor musun?
bütün nefretimi bütün kutsal değerlerimi bırakarak bir kenara;
kaçar mısın benimle dedim sana...

sus! nolur sus...
cevaplama bu soruyu
ben fırlar yataktan
titreyerek balkonda bir sigara...
üstüne bir tane daha ve bir tane daha...

gözyaşlarımla ıslatarak kağıdımı
sana bunları yazarım tekrar tekrar
nolur sus,cevaplama sorumu
cevabı belli olan
cevapsız bir çağrı ol hayatımda...


Dönülmez akşamın ufkunda

Biraz umut kırıntıları kalmış tabakta

Birazda sevgi durmakta bardakta

Ağzımızı bıçak açmaz suskunluğumuz

Yansımış masanın parlak camına

Yüreklerimizin boynu bükük hali vazoda

Acı nağmeler düşmüş kemanın yayına

Verdiğimiz sözleri unutmuşuz fırında

Geçmişimiz, geleceğimiz kül olmakta

Gözyaşların yemekte tuz tadında

Geçen yılları da ekletmeliyiz hesaba

Garsonu görmemiz yetecek kalkmamıza

Belki de bırakırsın yüzüğünü

Hatalarımızın resmi belgesi adisyona

Belli bir son bekliyor bizi

Dönülmez akşamın ufkunda

Sair_yurek Mehmet SAHIN

BIRAKTIĞIN SON HATIRAN

BIRAKTIĞIN SON HATIRAN

Bıraktığın son hatıran

Gidişinin, sensizliğin acısı

İşte şuracıkta, yüreğimde

Çocuk gibi sahip çıkarım

Dokundurmam kimselere

Yüzüm meyletse tebessüme

Gözbebeklerim ışıldayıverse

İhanet korkusu düşer hislerime

Bıraktığın son hatıran

Gidişinin, sensizliğin acısı

O senin hediyen

Senden kalan son iz

Seni her gün hatırlatan

Beni ölmediğime inandıran

Hem nasıl bırakırım onu

O zaman seni kaybetmiş

Bu aşkın bittiğini kabullenmiş

Terkedilmiş olmam mı?

Bıraktığın son hatıran

Gidişinin, sensizliğin kederini

Hissetmesem bir an tükendiğini

Gözyaşlarımdan deniz yapar

Hüzne yelken açarım

Sarılır hatıralara, seni anarım

Emin ol gülüm

Yadigârına bir ömür sahip çıkarım

Şair_yürek Mehmet ŞAHİN

Aşağı Yukarı bir Yalnızlık

Aşağı yukarı üç beş satırdı yazılanlar
Yazılmayanlarsa bir kitap kalınlığı
Takriben bir hayal uzunluğundaydı sevda
Aşağı yukarı üç beş seneydi yaşanılanlar

Zannettik ki sonsuzdu bu hikaye
Çevirdikçe boş sayfalar vardı doldurulmayı bekleyen
Yaklaşık bir roman uzunluğundaydı senli dakikalar
Aşağı yukarı bir sevdaydı yaşanılanlar

Kimine göre uzundu yazık olmuştu
Ayrılık zordu o kimileri de yaşamıştı
Geçmişe demir atmış bekliyordum
Ancak birkaç durak uzaktaydı tek demir attığım liman

Kabullenmişti geri çekilmişti
Sorgulamak çaresiz ne olduysa olmuştu
Zaten ayrılığımızın davası
Aşağı yukarı üç beş celse sürmüştü

Yoksunuz artık birbirimizden
Ne giden zaman ne de gelecekte bir umut ışığı var
Boş sayfalara ne oldu bilemem ama
Bana senin götürdüklerinden arda kalan

Aşağı yukarı bir yalnızlık var…

    Şiirlere Yapılan Son Yorumlar